Bilindiği üzere 1986 Yılından beri 1-7 Ekim tarihleri arası her yıl Camiler Haftası olarak kutlanmakta iken, 2003 Yılından itibaren Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Önceleri her yıl müftülükler bu hafta boyunca Camiler ve Din görelileri hakkında bir konuyu vaaz, hutbe ve konferans ve çeşitli etkinliklerle halkımıza anlatıyor idi. 2011 yılından itibaren Müftülükler aracılığı ile din gönüllüsü arkadaşlarımızın önerisi doğrulturunda Diyanet İşleri Başkanlığımızca belirlenen bir konu etrafında etkinlikler yapılmaktadır.
Bu yıl ‘Cami ve Kitap’ konusu öne çıkarılmıştır. İlk emri ‘oku’ olan bir dinin mensuplarıyız. Kuran-ı Kerimde ilim kelimesi farklı türevleri ile yaklaşık 750 yerde geçmektedir. Bu, Dinimizin ilme verdiği önemin bir göstergesidir. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? diye sorarak, bilenin bilme yönü ile üstün olacağına işaret etmiştir. Hadis-i Şerifler’de de konuya gerekli ehemmiyet verilmiştir. İslâm’ın ilk döneminde Hz. Peygamber’in himayesinde Medine’de Mescid-i Nebevinin etrafında ilk yatılı okul açılmıştır. Bu okulun adı Suffe’dir. Burada ders görenlere Eshâb-ı Suffe denilir ki, bunlar İslâm dininin çeşitli coğrafyalara tebliğ edilip yayılmasında çok önemli bir görev yapmışlardır.Pek çoğunun mezarı Arabistan dışındadır. Bedir savaşı esirlerinden okuma yazma bilenler, okuma yazma bilmeyen 10 Müslümana okuma yazma öğretme karşılığında hiçbir fidye ödemeksizin serbest bırakılmışlardır. Bu iki hadise, Hz. Peygamber (S.A.V) in ilme verdiği önemin en bariz göstergelerindendir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra da Abbasi döneminden başlamak üzere ilme ve ilim adamına İslâm dünyasında gerekli önem verilmiştir. Kütüphaneler, medreseler kurulmuştur. Halka açık İlmi münazaralar ve müsabakalar yapılmıştır. Yunan ve İran taraflarından getirilen felsefi, edebi ve diğer telif eserler Arapçaya tercüme ettirilerek İslam medreselerinde okutulmuştur. Bağdat, Şam, Medine, Buhara, Taşkent, Kurtuba, Sana gibi birbirinden uzak yerleşim merkezlerinde ilim merkezleri kurulmuştur. Müslümanlar buralardan elde ettikleri ilimler ile o günün şartlarında pek çok buluş gerçekleştirmiş ilmi gelişmelere katkıda bulunmuştur. Selçuklu ve Osmanlı döneminde de aynı uygulamalar yapılmıştır. Bu gün İstanbul, Bursa, Konya, Edirne, Diyarbakır gibi merkezler geçmişte ilim merkezleri olmuşlardır. Zaman içerisinde medreselerde daha çok geçmiş kitaplar veya onların şerhleri okutulmuş, yeni te’lif eserler ortaya konulamamıştır. Bu da gerilemeye sebep olmuştur.
Maalesef asırlardır İslâm dünyası bu geri kalmışlıktan kurtulamamıştır. Gelişmenin kalkınmanın sadece bir yolu vardır o da ilimdir, fendir. İlme ve fenne dayanmayan çalışmalarla gelişme sağlama imkanı yoktur. Son zamanlarda yapılan seferberlik sayılabilecek çalışmalar ile okur yazar olanların oranında epeyce yükselme olmasına rağmen, okuyan ve yazan oranı aynı oranda yükselmemiştir. Okumadan yazmak zaten mümkün de değildir. Bu gün ülkemiz basılan kitap sayısı, okuna kitap sayısı, nüfüsa oranla kütüphane sayısı, bu kütüphanelerdeki kitap sayısı bakımından gelişmiş ülkelerle asla mukayese edilemeyecek geri bir durumdadır.
Geçmişte ilim ve irfanın merkezi olan camilerimiz. bu gün maalesef bu fonksiyonunu yitirmiştir. Camiler sadece namaz kılınan ve hemen terk edilen mekanlar olmuştur. Adeta ‘kıl kaç’ denilebilecek mekanlar ol muştur. Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından her camide bir kütüphane oluşturulması şeklinde bir çalışma başlatılmıştır. Zaten en azından bir Kur’anüı kerim meâli, bir ilmihal gibi az sayıda kitap hemen hemen bütün camilerimizde vardır ancak onların da okuyanı yoktur. İşte bu yıl kitaplara dikkat çekmek, camileri bir ilim irfan merkezi haline dönüştürebilmek amacıyla bir adım atmak için bu hafta bir fırsat olacaktır.
Ben vatandaşlarımızı, öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarından olmak üzere, cami görevlilerimizin gözetim ve denetiminde camilerde kitaplıklar, kütüphaneler kurulmasına katkıda bulunmaya davet ediyorum. Çocuklarımıza ve gençlerimize uygun dini, ahlaki, tarihi kitaplar çok önemli. Bu kitapları okuyarak yetişen gençler, sorumluluk bilinci ile, vatanına, milletine hizmet eden nesiller olacaktır. Başkasına yük olan değil, yardım eden gençler. Gerektiği zaman her türlü fedakarlıkta bulunabilen gençler. Aklını başkalarına kiraya veren gençler değil aksinse araştıran, sorgulayan, doğru karar verebilen gençler.
Bu vesile ile, öncelikle Din Görevlilerimiz olmak üzere bütün personelimizin ve bütün Arsin’li hemşerilerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftasını tebrik ediyorum. Haftanın özellikle ve öncelikle çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere bütün vatandaşlarımıza Cami ve Kitap sevgisi kazandırmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Ali GENÇ
Arsin İlçe Müftüsü