27.10.2020

Mevlid-i Nebi Haftası Münasebetiyle E-Konferans Düzenledi

Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle Tonya İlçe Müftü Vekilimiz Abdurrahman YILMAZ, Google Meet programı üzerinden öğrencilere yönelik konferans düzenledi.

27 Ekim 2020 Salı günü saat 16.00'da düzenlenen konferansa Merkez Erkek Yatılı Kur'an Kursumuzda hafızlık yapan öğrenciler ve ilçemizdeki ortaokul ve lisede eğitim-öğretim gören öğrenciler katıldılar.

Müftü Vekili Yılmaz Konferansında şunları dile getirdi:

İstikbalimizin teminatı sevgili gençler ve çocuklar,

Kıymetli katılımcılar,

Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum, esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuhu. Gönüllerimizin, Efendimizin nuruyla dolduğu, onun muhabbetiyle ısındığı bu güzel günde Mevlid-i Nebi Haftası Programı münasebetiyle sizlerle birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.

Sevgili gençler ve çocuklar;

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi Peygamber Efendimize salat ve selam gönderiyorum. Peygamberler sultanının dünyayı teşriflerinin yıldönümünün ülkemiz, milletimiz ve ümmeti Muhammed için manevi bir uyanışa, yeni bir dirilişe, yeni bir şahlanışa vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Değerli Gençler;

Göz aydınlığımız ve geleceğimiz çocuklarımıza Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) gözünden bakabilmek, bugünü ve yarınlarına Kur’an ve sünnet perspektifinden çözümler sunabilmek adına 2020 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nı “Peygamberimiz ve Çocuk“ temasıyla idrak edeceğiz.

Bu seneki Mevlid-i Nebi Haftasının temasının “Peygamber ve Çocuk” olarak belirlenmesini doğrusu son derece önemli buluyorum. Elbette hepimizin, ümmeti Muhammed’in tüm fertlerinin onun yaşantısından alacağı dersler, ibretler, örnekler bulunuyor.

Ancak, özellikle hepimizin Peygamber Efendimizin (s.a.v) çocuklarla ilişkisini, hayatını, onun kutlu mirasını öğrenmesi, sindirmesi, bilfiil tatbik etmesi çok büyük önem arz ediyor.

Hz. Peygamber'in çocuklarla ilişkisinde dikkat çeken hususlar çocuk sevgisi ve onlara karşı hoşgörüsü, onlara değer vermesi, kız-erkek ayrımı yapmaması ve onlarla oynayıp şakalaşmasıdır.

Öncelikle ifade etmek gerekirse sevgi ve rahmet peygamberi olan Hz. Peygamber, hem kendi çocuk ve torunlarına karşı şefkat ve içtenlikle davranan bir baba ve dede hem de diğer çocuklara karşı olan sevgi ve hoşgörüsü bilinen örnek bir şahsiyetti.

Bu konudaki bir örneğe göre,Hz. Peygamber'in, kızlarından Ümmü Gülsüm'ün ölümü ve toprağa verilmesinden sonra mezarının yanında ağladığı Hz. Enes tarafından rivayet olunmaktadır. Bu ve bundan sonraki örneklerden anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber, çocukları arasında bir ayırım yapmamıştır. Hatta bu hususta ayırım yapanları ikaz etmiştir.

Sevgili gençler ve çocuklar;

Büyükler gibi çocuklara da değer veren Hz. Peygamber, bu tavrını bir defasında oynamakta olan çocukların yanlarına giderek ve onlara selam vererek göstermiştir.

Hz. Peygamber'in kendi çocukları yanında diğer çocuklara da aynı şekilde sevgi ve rahmetle davrandığı, tartışma götürmeyen bir gerçektir.

Nitekim çocukların ağlamasına hiç gönlü razı olmayan Hz. Peygamber, namaz esnasında bir çocuk ağlaması duyduğu durumlarda, çocuğun annesinin telaş ve heyecanını bildiği için namazı uzatmadan kıldırıp bitirmiştir. (Buhârî, Ezan, 65)

Bu konudaki diğer bir örneğe göre Hz. Peygamber’in diğer çocuklara karşı olan sevgisi konusunda, Medine’deki kız çocuklarından herhangi birisinin Hz. Peygamber’in elinden tutup istediği tarafa götürdüğüne dair rivayet (Buhârî, Edeb, 61) güzel bir örnek oluşturmaktadır.

Bu durum aynı zamanda, Hz. Peygamber ve çocuklar arasındaki karşılıklı diyalog açısından da önem taşımaktadır.

Nitekim kapının eşiğine düşüp yüzünü yaralayan Üsâme’nin yüzündeki kanı bizzat kendisi temizlemiş ve şayet kız olsaydı takılarla süsleyip güzel elbiseler giydirerek onu güzel ve cazibeli bir hale getireceğini ifade etmiştir. (İbn Mâce, Nikâh, 49)

Bu örneklerde, Hz. Peygamber’in hiçbir ayrım yapmadan çocuklara sevgi ve merhametle yaklaştığı görülmektedir.

Hz. Peygamber’in çocuklara karşı ilgi ve sevgisi konusunda özellikle torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile ilgili olan örnekler daha çok göze çarpmaktadır. Bu örneklerde, Hz. Peygamber’in çocuk sevgisi, onlara nasıl hoşgörü ile yaklaştığı ve şakalaşıp oynadığı görülmektedir.

Bu örneklerden birisine göre, Hz. Peygamber’i torunu Hz. Hasan’ı sevgi ve şefkatle sevip öperken gören Akra’ b. Hâbis’in “Benim on çocuğum vardır, onların hiçbirisini öpmedim” sözlerine karşılık “Şayet senin kalbinden Allah merhameti söküp atmışsa ben ne yapayım?” buyurduktan sonra “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diyerek karşılık vermiştir. (Buharî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)

Bir başka seferde ise, “Küçüklerimize sevgi, şefkat ve merhamet; büyüklerimize de saygı göstermeyen bizden değildir” (Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66) buyurarak İslam toplumunda bu konunun ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştir. Zira büyüklerle küçükler arasında saygı ve sevgi çerçevesinde bir ilişkinin kurulması, toplumun sağlıklı olması açısından büyük önem taşımaktadır.

Sevgili gençler ve çocuklar;

Hz. Peygamber’in torunlarına karşı sevgisi, ibadet mahalli olan mescitte ve namaz esnasında dahi görülmektedir.

Hz. Peygamber bir gün torunlarından Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin’i sırtına almış olarak mescide girer. Torununu sağ tarafına bırakır ve namaza başlar. Secdede oldukça uzun süre kalır. Namaz bitiminde secdeyi uzatmasının sebebi sorulduğunda Hz. Peygamber, böyle yapmasına dair bir emrin söz konusu olmadığını ve o esnada vahiy de gelmediğini belirterek, sadece torunu sırtında olduğu için böyle davrandığını açıklamıştır.

Ayrıca Hz. Peygamber namaz kılarken Hz. Hasan’ın gelip secdede iken sırtına çıktığı, düşmemesi için Hz. Peygamber’in onu tutup hafifçe yere bıraktığı, tekrar secdeye gittiğinde ise yine sırtına oturduğu; namazdan sonra Hz. Peygamber'in onu sevgiyle kucaklayıp öptüğü görülmektedir.(Ahmed b.Hanbel,Müsned,V, 51)

Ümame'yi çok seven Hz. Peygamber, namaz kılarken secdede gelip omuzuna çıkmasına rağmen ona dokunmaz ve kızmazdı.

Çocuklarla ilişkilerinde Hz. Peygamber, işledikleri hatalar karşısında onları tatlı bir dille ve anlayacakları bir şekilde ikaz etmiştir.

Bu konudaki örneklerden bir tanesine göre küçük bir çocuk olan Riifi b. Amr el-Gıfiiri, Ensar'dan birisinin hurma ağaçlarını taşlarken bahçe sahibi tarafından yakalandı ve Hz. Peygamber'e getirildi. Olaydan haberdar edilen Hz. Peygamber, Rüfi'ye, hurma ağaçlarına taş atmasının sebebini sordu. Aç olduğunu ve karnını doyurmak için böyle bir yola başvurduğunu söylemesi üzerine Hz. Peygamber, tebessüm etti ve şefkatle başını okşadıktan sonra ona şu tavsiyede bulunmuştu: "Yavrum, bir daha ağaçlara taş atma. Altına düşenleri al ve ye." (Ebu Davud, Cihad, 94) Hz. Peygamber bu tavrıyla hem onu ikaz etmiş ve hem de bu durumda yapması gereken en güzel yolu göstermiştir.

Nitekim bir başka seferde Ömer b. Ebi Seleme isimli çocuğu, yemek esnasındaki yanlış tavrı sebebiyle tatlı bir lisanla uyarmıştır. Şöyle ki, Ömer, yemek yerken elini tabağın her tarafına batırırdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yaptığı davranışın yanlış ve ayıp ifade etmek üzere ona besmele çekip sağ eliyle ve tabağın kendisine yakın olan tarafından yani önünden yemesini söylemiştir. Onlara kesinlikle kızmazdı.

Hatta anneleri Hz. Fatıma ile birlikte oldukları bir günde torunları su isteyince Hz. Peygamber annelerinden önce davranarak torunlarına su vermiştir. İlk önce suyu daha büyük olan Hz. Hasan'a verir. Onu daha mı çok sevdiğini soran Hz. Fatıma'ya, "Hayır, suyu ilk o istediği için böyle yaptım" buyurmuştur. Bu şekilde de hem hakka riayet etmiş ve hem de torunları arasında bir ayırım yapmamıştır.

Peygamber aynı şekilde Hz. Enes’in üvey kardeşi ile de şakalaşırdı. Bir defasında onu üzgün gören Hz. Peygamber, çok sevip oynadığı kuşunun öldüğünü öğrenince, "Ey Ebu Umeyr! Nuğayr'a ne oldu?" diyerek (Tirmizi, Birr, 57) onunla ilgilenip, üzüntüsünü hafifletmek istemiştir. Bir başka ifadeyle onun üzüntüsüne ortak olmuş, kuşunun başına gelenleri sorarak onu teselli etmeye çalışmıştır.

Buraya kadar üzerinde durulan örneklere göre, sevgi ve rahmet peygamberi olan Hz. Peygamber, toplumun en küçük ferdi olan çocuklara karşı sevgi ve hoşgörüyle davranmıştır. Çocuklar arasında kız-erkek ayırımı yapmak gibi bir muameleye kesinlikle yer vermemiştir. Hatalı davranışlarında çocukları anlayabilecekleri sözlerle ikaz ederek iyiye yönlendirmiş ve daha güzel alternatifler sunmuştur. Çocuklarla birlikte oyun oynayıp şakalaşarak yani onlarla birlikte çocuk olarak, karşılıklı anlayışın gelişmesini ve olumlu ilişkilerin kurulmasını sağlamıştır. Onları kucaklayıp öpmüş, başlarını okşamış, ilgilenip değer vermiş, şakalaşıp hal ve hatırlarını sormuş, hasta oldukları zaman ziyaretlerine gitmiş ve denk geldiği zaman bineğine bindirmiştir.

Kıymetli Gençler ve Çocuklar;

Sözlerime son verirken; bir kez daha, sevginin, rahmetin, merhametin, yoksulların, yolda kalmışların, mazlumların ve en başta gençlerin ve çocukların Peygamberi Resulü Kibriya Efendimizi kemali edeple yâd ediyorum. Milletimizin, tüm ümmeti Muhammed’in, şu anda beni sosyal medyada dinleyen ve takip eden kardeşlerimizin ve özellikle çocuklarımız ve gençlerimizin Çarşamba gecesi idrak edeceğimiz Leyle-i Mevlidini şimdiden tebrik ediyorum.

Allah Teâlâ bütün Müslümanlara Hz. Muhammed (s.a.v)’i hakkıyla tanımayı, her hususta olduğu gibi çocuklarına karşı iyi muamelede de onu örnek almayı nasip eylesin! Âmin!

         Allah’a emanet olun.