24.07.2017

ALLAH SEVGİSİYLE HAYATI İNŞA ETMEK

Bismillahirrahmanirrahim

İyilikle kötülük, dünya hayatında mücadele halindedir.[1]  İnsan söz ve davranışlarında belirerek somutlaşan iyilik ve kötülük, dünya sahnesinde imtihanın konusunu teşkil eder.[2] Söz ve davranışların, fert ve toplumların olumlu ifadelerle nitelendirilmesi ve imtihandan başarılı çıkılabilmesi, iyiliğin, fertlere benimsetilmesine ve içtimai hayata nüfuz ettirilmesine bağlıdır. Kur’an’ın öngördüğü erdemli toplum ancak bu şekilde oluşturulabilir.

Kuşku yok ki, iyiliğin başı da kaynağı da Allah sevgisidir. Bağlılıkta yüceliğin zirvesini temsil eden Allah sevgisine erişmeden olumlu hiçbir söz ve davranış iyilik değeri taşımaz. Bütün imkanların, hayatın, ölümün ve ebedi alemin sahibini, müteşekkir kul edasıyla tanıyıp sevmeden iyilik yapılamaz, iyi de olunamaz. Allah’ı tanımadan sevmek mümkün olmadığı gibi onu sevmeden anmak da mümkün değildir.[3] Esasında yüce bir sevgi etrafında düzenlenen ibadetler, Allah’ı sürekli anmaya ve hatırlamaya, O’nun istediği şeyleri yapmaya ve çirkin gördüklerinden uzak durmaya müteveccihtir. Nitekim, Allah’ı anmak, en hayırlı, en makbul, en yüksek mertebeli ve en nitelikli iş; savaşta düşmanı öldürmekten daha hayırlı ve erdemli ibadet olarak tanımlanmıştır.[4]

Kur’an, kendine has ikna edici ve eşsiz üslubuyla Yüce Allah’ı, sıfatları ve özgün tasarruflarıyla tanıtır.[5] Tam bir bağlılıkla, Allah sevgisine erişmede, işlevsel kulluğa dair bütün hususların öğrenilmesinde ve yaşama aktarılmasında sadece Kur’an’ı ve sünneti rehber edinme gerekliliği, ilahi kelamın vurguladığı en önemli usul hususudur.

İslam, şahısları öne çıkaran, onlara koşulsuz teslimiyeti öngören din anlayışını reddeder. Koşulsuz teslimiyetin mercii Yüce Allah’tır. Kur’an’ın, peygamberin verdiğinin alınması, yasakladığının bırakılması gerektiğine[6] vurgu yapan ikazı dikkate alınarak yaşam, peygamber uygulamalarına göre şekillendirilmelidir. Allah’a mahsus sevgi, bu teslimiyetten kaynaklanmalı, başkaları buna ortak edilmemelidir. Allah sevgisinin ve buna bağlı kulluğun keyfiyetini, insanlara anlatma ve aktarma mükellefiyetinde olanların, yapıp ettikleriyle söylediklerini Kur’an ve sünnete göre değerlendirmek, Allah’a ulaşmada aracı kabul etmemek, Allah sevgisinin zirvede olduğunun göstergesidir. Kişilerin, söz ve davranışlarının tartışılmaz kabul edilmesi, hatta bunlara gizem atfedilmesi, Allah sevgisinin bulunmadığına ve şirke yol açan birçok unsurun varlığına işaret eder. Liderlerinin sözlerini ve yazdıklarını baş tacı edenler, Kur’an’ın ne dediğiyle ilgilenmezler. Beşerin sözünü, Allah’ın sözüne; bağlandıkları kişilerin yaptıklarını, peygamberin yaptıklarına tercih ederler. Allah’ı sever gibi hatta daha çok bir iştiyakla onları sever, hoşnutluklarını önemserler, Allah’a isyan sayılan şeylerde bile onlara boyun eğerler, sahip oldukları imkanların gerçek sahibi olarak onları görürler. Allah’tan ister gibi onlardan yardım ister ve dilekte bulunurlar, iyi niyetleri istismar ederek gönül bağı kurdukları kimseleri de bu sapkın anlayışa sürüklerler. Allah sevgisiyle bu anlayışın aynı gönülde yer bulması mümkün değildir.[7] Oysa bu, beşeri kutsama; tevhidi, kuşatma anlayışı ve harekatı, imanı yok eden şirkin ta kendisidir.

Allah sevgisi, peygambere uymaya, onu ve müminleri sevmeye, insanlarla iyi geçinmeye, Allah’a bağlılığın kaybolmasını, en büyük dünya felaketinden daha kötü saymaya, götürmelidir.[8] Önceki din mensupları, Allah sevgisini, onun oğlu olmaya bağlayarak,[9] müşrikler, Allah ile aralarında putları aracı yaparak aslında Allah’a ortak koşmuş, dinin özünü kaybetmişlerdir.[10] Kutsiyet ve gizemine inanılan bazı kişi ve grupların mehdilikleri ve kurtarıcılıklarına inanılarak söylem ve eylemlerinin, sorgulamaya tabi tutulmadan, din adına şaşmaz ölçü kabul edilmesi, Allah’a rağmen otorite kabul edildiklerinin göstergesi, Kur’an ve sünnete ihanetin ifadesi, alternatif din yapılanmasının işareti, şirkin günümüze yansıyan versiyonudur. İşitme, görme ve anlama yetilerini kullanmadıkları için cennet için imana, iman için sevgiye ihtiyaç olduğunu, Allah’a bağlılığa dayandırılmayan bütün sevgi ve dostlukların, dünyada bilumum bağnazlığa, ahirette kaybetmeye ve düşmanlığa dönüşmeye mahkum olduğunu düşünme kabiliyetini yitirmiş, insanlıktan çıkmış, sapıp saptırarak en kötü cezaya müstahak olmuşlardır.[11] Allah sevgisinin yerine ikame ettikleri ve tanrılaştırdıkları ihtirasları, Allah adına, kitlesel facialara yol açmıştır.

İslam Dini, Allah sevgisine ulaşmanın en büyük gaye olduğunu bildirir. Bunun için yapılması gerekenlere ve takibi zorunlu yöntemlere dikkat çeker. Sevgi, bilgiden neşet etmeli ve ondan beslenmeli, inanç ve ibadette bağlılığa, fedakarlığa, bedel ödemeye götürmeli, beşeri ilişkilerde sabra, tahammüle, inceliğe, titizliğe sevk etmelidir. İnsanlara saygıda kusur etmemeye; müminlere kardeşlik hukuku ve ahlakına göre muamelede bulunmaya zorlamalıdır. Bu bakımdan, sevgi iyiye götüren merhamet eğilimi ve eğitimidir. Sosyal hayatta adalet, hayatın her evresinde kulluk, ibadet yerlerine ilgi, beşeri münasebetlerde, erkek kadın ilişkilerinde mahremiyet, nezahet, nezaket ve meşruiyet, iyiliği başa kakmama, bilhassa yalnızlıkta Allah’ı içtenlikle anma… mükafatla karşılık bulacak olan sevginin tezahürleridir.[12]

Bir zamanlar, ahlaki meziyetlerle bezenmiş nesil yetiştirme ve toplumu ıslah etme adına ortaya çıkan, çevresine samimiyet ve güven telkin eden, iradesini, benliğini ve aklını hareketin başındakine teslim eden, ona bağlılığını ve teslimiyetini kutsama derecesine yükseltip Allah’ı sever gibi severek ve kurtarıcı ilan ederek aslında şirke bulaşan bir grup; son derece riyakar ve mağrur bir tavırla sözde iyileştirme adına 15 Temmuz’da, 240 vatan evladının kanını dökmüş, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, dirlik ve düzenine kastetmiş, iki yüzlü davranarak gerçek amaçlarını, din kisvesi ve hizmet adıyla maskeleyerek gizlemiş, vatan, millet ve mukaddesat düşmanlarıyla işbirliği yapmış, dini, dünya menfaati karşılığında satmış, canlarını Allah yoluna feda edenlere kurşun sıkarak hidayeti sapıklığa kurban etmiş, bozgunculuk yaparak kardeşi kardeşe kırdırmaya yeltenmiş, devlet sırlarını düşmana vermiş, gereksiz iştigal alanları açarak ülkeyi oyalamış, vatan evlatlarının geleceğini karartmaya çalışmış, din adına devlete düşman, devlet imkanlarıyla devlete kasteden terörist yetiştirmiştir.

Bulunduğu coğrafyada hakkın ve adaletin temsilciliğini, mağdur ve mazlumun koruyuculuğunu yapan aziz milletimiz, tarih boyunca, mazlumların kanından ve göz yaşından beslenen haçlı zihniyetiyle ve onların maşalarıyla mücadele etmiştir. 15 Temmuz’da, Allah sevgisi etrafında kenetlenen aziz milletimiz, Bedir’de ilk müslümanların ve Çanakkale’de ecdadımızın ehl-i küffara karşı verdiği mücadeleyi, müslüman kisvesine bürünmüş din ve vatan hainlerine karşı vererek namahrem ellerin mukaddesata dokunmasına, tarihin seyrinde değişiklik yapmasına izin vermemiş, sömürgeleştirilen ve müstemleke muamelesi gören ve insanlık dışı uygulamaların muhatabı olmuş nice milletlerin umudu olmuştur.

Hüseyin KÖKSAL
Vakfıkebir İlçe Müftüsü

[1] 2/Bakara, 169; 4/Nisa, 79; 6/Enam, 160

[2] 67/Mülk, 1, 2

[3] 3/Al-i İmran, 191

[4] Tirmizi, Daavat, 6

[5] 56/Zariyat, 56, 57

[6] 59/Haşr, 7

[7] 2/Bakara, 165

[8] Tevbe, 23, 24

[9] 5/Maide, 18

[10] 4/Nisa, 69; 3/Al-i İmran, 31, 32; 4/Nisa, 80

[11] 43/Zuhruf, 67

[12] Buhari, Ezan, 36; Müslim, Zühd, 74