24.07.2017

RAMAZAN BAYRAMI

Sonuna yaklaştığımız Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi bu yıl da on bir ayın ardından, insana sorumluluklarını hatırlatmak ve varlıkta gaye bilinci aşılamak için evlerimize misafir oldu. Bir ay boyunca her zaman yanıbaşımızda olan Kur’an’ın hiç eskimeyen ve güncelliğini kaybetmeyen evrensel mesajının ve ilkelerinin, varlıkların en değerlisi payesine kavuşturulan insana dünya ve ahiret mutluluğu vermek için indirildiğini anımsattı bize.

Ramazan ayı bize Yüce Allah’a, Kur’an’a, peygambere, müminlere, insanlara, canlılara ve diğer varlıklara karşı sadakat ve samimiyet testinde olduğumuzu hatırlattı. İbadetlerimizdeki istek ve sürekliliğimiz, Kuran ile olan münasebetimiz, peygamberin arkasından yürüyüşümüz, insanlarla olan diyaloğumuz, çevreyi ve varlığı kullanış biçimimiz; kulluktaki iyi niyetimiz üzerine kurulması gerektiğini telkin etti. Her hususta Yüce Yaradan’a teslimiyetin, ana babaya, akrabaya, yetimlere, kimsesizlere, yoksullara, işleri yapanlara ihsanda bulunmanın; ramazanı diğer aylardan farklı kılan Kur’an’ın emri olduğuna dikkat çekti. Doğuştan getirilen en temel hak ve özgürlüklerin ancak bir vatan parçasında anlam ve değer kazanacağını bu nedenle vatanımızın, bayrağımızın, milletimizin, devletimizin ve dinimizin etrafında öbeklenmemiz gerektiğini vurguladı.

Ramazan ayı bize, din adına yegâne otoritenin Yüce Allah ve yetkisi ölçüsünde O’nun elçisinin olduğunu, hiçbir beşere koşulsuz itaatin imanla bağdaşmayacağını ve bunun şirk olacağını, bu durumun toplumsal felaketlere yol açacağını, vatanın da işgal edilebileceğini, tembih etti. Milletimizin ve İslam âleminin birlik ve beraberliğinin, yardımlaşma ve dayanışmasının, kenetlenerek yekvücut olmasında esas teminatın Kur’an’ın tevhit esaslı ilkeleri olduğunu hatırladık.

Bu kutsal iklim, yıl boyunca dilediği gibi yiyip içip tüketenlerin, imkânlardan mahrum olanların halini yakinen anlamasına, hissetmesine ve rahatsızlık duymasına imkân sağladı. Bizleri yaratan, hayat bahşeden, sonsuz nimetleriyle yaşama imkânı veren Yüce Allah’a karşı günahkâr olmanın mahcubiyeti ve affedilmeyi bekleyen bir kul acziyeti içinde teravihle, oruçla, zekat, fitre, fidye gibi infakın her çeşidiyle, ana baba, akraba, komşu, yaşlı gibi birlikte yaşadıklarımıza, yetim, yoksul, yaşlı, engelli gibi ilgiye ve yardıma muhtaç olanlarla münasebetimizi güçlendirerek ilahi huzura yöneldik.

Şimdi, edindiğimiz bu güzellikler, yaşadığımız yeri ve İslam toplumlarını bir kandil gibi aydınlatmalı, yenilemeli ve geliştirmeli, dünyayı insanlık lehine değiştirmeli, hayat boyu sönmeyen ışık olmalı. İçinde bulunduğumuz anın bizim için son an olabileceğini düşünerek en iyiyi yapmaya, her gün ruhumuzun beslenmesi için yeni şeyler öğrenmeye, öğrendiklerimizi hayata aktarmaya, ramazandaki manevi hayat deneyimimizi senenin bütününe yaymaya çalışmalıyız.

Ramazan Bayramının bütün kardeşlerimize, İlçemize, ülkemize, milletimize, soydaş ve dindaşlarımıza mübarek olmasını, gezegenimizin huzura kavuşmasını, ülke sathında, sınır boylarında ve memleketimizin dışında ülkemizin itibarı, dinimizin ve devletimizin devamı, bayrağımızın dalgalanması, milletimizin iyilikte öncü olmasını, kardeşliğimizin pekişmesine vesile olmasını, bizi yeniden ramazan aylarına ve bayramlara eriştirmesini Cenab-ı Mevlâ’dan niyâz ediyorum. Mevlâ’mız, ülkemize kasteden düşmanlara ve onlarla işbirliği yapan içimizdeki hainlere fırsat vermesin. Tuzaklarını başlarına tebdil eylesin. Dünya ve ahirette huzur vermesin. Bir vesile şehitlerimize, ebediyete irtihal eden gazilerimize, vatan için değer üretenlere ve geçmişlerimize rahmet, hayatta olanlara sağlık afiyet diliyorum.

Hüseyin KÖKSAL
Vakfıkebir İlçe Müftüsü